22 Kasım 2011 Salı

Bazen o kadar kısa zaman dilimleri içerisinde, o kadar çok duyguyu aynı anda yaşıyorsun ki "Nasılsın?" sorusunun cevapları değişse de sabit bir "şimdilik" yerleşiveriyor. "Şimdilik iyiyim, şimdilik mutluyum..." Bazen bu duygu yoğunluğu seni o kadar yoruyor ki; yaşadığın 1 gün, hafızanda parçalara bölünüyor. Sabahı, bir gün; öğleni diğer gün, akşamı bambaşka bir gün ve sen sırf bu yüzden daha çabuk yaşlanıyorsun. Günler, aylar oluyor; aylar yıllar... Büyümüyorsun, yaşlanıyorsun. Bazen, arada bazı evreler atlanır. Bazen delicesine hızlı ruh hali değişiklikleri seni bile korkutuyor. Deliriyorsun sanıyorsun, delirdin sanılıyorsun. Duygular... Duygulardan hep. Bir duygu eksilince oluşan boşluktan. Boşlukları hep yanlış şeylerle doldurmaktan. Yanlış parçaların, daha da fazla boşluk yaratmasından.
Aşağıdaki duygusal boşlukları doldurunuz.

18 Kasım 2011 Cuma

İnsan, düşünebilen bir geri zekalıdır.

Yoksa sürekli aynı hataları yapmamızın başka bir açıklaması olamaz.
Dur şimdi bak bir bakalım bu cümle sana tanıdık geliyor mu? : "Bir daha asla kimseye güvenmeyeceğim."
Peki bu cümleden sonra kaç kişiye daha güvendin? 1,3,5... Ta ki tekrar aynı yerden kırılana kadar. Değil mi? Yoo yoo yalanlama. Benim yaptığım gibi sen de yaptın biliyorum. Yapacağız da. Sonra aynı yerden tekrar kırılacağız. Ta ki tamir olamayana dek. Çünkü insan düşünebilen bir geri zekalıdır.
Güvenmeyeceğim deyip güveneceğiz, bel bağlamayacağım deyip bel bağlayacağız. Kimseden bir şey beklemiyorum diyeceğiz ama yine de en basitinden bir "günaydın" bekleyeceğiz. Bekleyeceğiz. Çünkü asla beklentisiz ilişkiler kuramayacağız. Çünkü eğer seviyorsak, bekleyeceğiz. Beklemek istemesek de her hareketi "bekle" diyecek.
Unutma. Kim olduğunu önemli değil. Herkes için geçerli.
Acı çekmeyi sevdiğimizden değil aslında. İnsan olduğumuzdan sadece. Çünkü sadece yaşamaya çalışıyoruz. Çünkü ne kadar "tek başına" ayakta durmak istesek de umarsızca birbirimize ihtiyaç duyuyoruz.
Tekrar tekrar güveniyoruz. Tekrar tekrar bel bağlıyoruz. Tekrar düşüyoruz.
İnsanız işte.
Hiç de büyütülecek yaratıklar değiliz. Düşünebilen geri zekalılarız.

13 Kasım 2011 Pazar

Ağlarken neyin var diye sorduğunda “Hiçbir şeyim yok.” dedim. O bir problemim olmadığını kastettiğimi sandı, bense hiçbir şeye sahip olmadığımı anlatmaya çalıştım. Anlamadı. Hiçbir şeyim yoktu.
Gülüyorum, kahkaha atıyorum. Çok komik arkadaşlarım var. Gülüyorum, espriler yapıyorum, kahkahalar atıyorum. Gitmiyor. Boğazımdaki yumru gitmiyor. Gülüyorum, kahkahalar atıyorum gitmiyor. Ağlamasını saklamaya çalışan çocuk gibi yutkundukça yutkunuyorum gitmiyor. Bana her gelen gidiyor, o gitmiyor. Bir yalnızlığım gitmiyor, bir de o yumru. Gitmeyenleri sevmeye çalışıyorum. Sevemiyorum. Onlar beni seviyor. Sevmesi gerekenler sevemiyor. Yalnızlığım seviyor. O yumru gitmiyor. Ağlıyorum, göz yaşlarım çok tuzlu. Yutuyorum, yutkunuyorum, o yumru gitmiyor. Beni sevenleri sevemiyorum, sevmesi gerekenler sevemiyor. Aile bazen yetmiyor, o yumru gitmiyor. Gülüyorum gitmiyor, ağlıyorum gitmiyor. Gitmiyor. Gitsene! Gitmiyor.