11 Ekim 2013 Cuma

Herkes gider, sen kendine kalırsın demiştin ya yine kendi kendine binlerce gecenin karanlığında. Kendi kendine öğüt vermiştin ya, asla uygulamayacağını bile bile, hayatından duraklamaksızın geçen insanlar için kendini tüketme diye. Asıl söylemek istediğin ne herkesin gideceğiydi, ne de kendine ettiğin zulmün su yüzüne çıkarımını; asıl söylemek istediğin, hayatının durağında soluklanmaya tenezzül etmeden kendini gösterip gidenlerden sonra kendinde kendine kalacak bir şey olup olmadığıydı.
Sen kendinden giderken, kendi arkandan dur diyemeyendin. Dur'larını kendine bile tesir ettiremeyen.
Sevmeye yeltendiğinde benliğinden kayıp giden her şey gibi, çok sevdiğin ılık mayıs akşamları da benliğinden usulca kopup gittiği yıl, bir mayıs akşamı da dediğin gibi "Ben kendimden geçtim, sana geliyorum. Senin kapıların bile bana kapalı."
Yine aynı mayıs demiştin ya, sana gelen olmadı ama gidenler sürüyle diye.
Gitmeler artık çok koymuyor da, seni istemeksizin, seni senden alanlar koyuyor artık.
Herkes gider de, sen kendinden gitme. Lütfen.