8 Ocak 2013 Salı

Hayatının son 487 gecesinin en az 350sinin ağlayarak geçmesinin ne demek olduğunu biliyor musun? Bilme.
487 gün. Duyduğun her acı verici şarkının göz pınarlarını tetiklemesi ne büyük felaket biliyor musun? Dinlediğin birkaç şarkının iç yakan sözlerine tutunuyorsun. Çünkü ailenin yanında olmadığı zamanlarda tutunabileceğin şeyler, sadece birkaç nota. Sen bilmiyorsun ki, gece seni seven birkaç insan duymasın diye yorganın altında hıçkırıklarını elini ağzına bastırarak susturmaya çalışmanın nasıl bir şey olduğunu.
Peki sana ne oluyor?
Bilmiyorsun. Bilme.
Çünkü senin 487 günün 400'ünde hiçbir şey olmadı. Çünkü hiçbir şeyin içine asla kötü şeyler dahil olmadı.
Sen bilmiyorsun ki, tanrıya inancını en kaybettiğin anda, yine tanrıya "ne olur beni kendine inandır. Buradayım!" diye yakarmanın nasıl bir şey olduğunu.
En son başın ne zaman gerçekten seni seven insanlar tarafından okşandı. Seni "gerçekten" seven. Senden almak istediklerini almak isteyip alamayacağını anlayıp giden insanlar tarafından değil ki.
Sen, başını kalbinde ufacık da olsa yer edinebildiğin bir adamın omzuna yatıp orada öylece ölmek istemek ne demek bilmiyorsun ki. Bilme. Olmadı da zaten. Olmuyor da. Öylece ölmek. Orada. Daha fazlasına gerek yok ki bundan sonra.
Sen hiç bir günün sabahlarına değil de, öğleden sonralarına uyandın mı? Sadece yeni gün için uyanacak sebebi, hedefi, hayali kalmayan öğleden sonraya uyanırlar; sabaha değil. Sen, dünyanın sabahın köründe kalkmaktan en nefret eden insanı olduğun halde, hiç yalvardın mı tanrıya "Tanrım bana bir hedef, bir hayal ver tekrar. Değil sabaha, şafak vaktine uyanayım." diye.
Sen de belki hissettin, tüm insanlık için görünmez olduğunu. Peki sen hiç tanrı için görünmez olduğunu hissettin mi. Sana da, seni görmediği onca zaman sonra, sille gibi tokatlar indirdi mi ardı ardına?
"Tanrım ne olur boğazımdaki yumruları al artık." "Tanrım ne olur, göğsümdeki filleri kaldır." "Tanrım nefes alayım ne olur." Bak bunlar onun sözleri.
Sen hayatında artık asla hiçbir şeyin yolunda gitmeyeceğini anlayıp bunu kabullenmeye çalışmanın ne kadar acı verici olduğunu biliyor musun? Bilme.

Tanrım ne olur artık. Benden esirgediğin mutluluk al senin olsun. Yine hak etmeyenlerin olsun ama ne olursun birazcık huzur. N'olur. Birazcık. Huzur. Ben artık ölüyorum.
Geçmiyor.

6 Ocak 2013 Pazar

Kendine yabancılaşmaktı galiba bunun adı. Yani demek istediğim, 7 ay önce, canının deli gibi yandığı, avcuna tırnaklarını geçirip saatlerce ağladığın bir zamanda, ağlayarak yazdığın bir yazıyı okuyorsun. Tesadüf bu ya, duruma en uygun şarkı da çalıyor arkadan "Adio Kerida" yakıyorsun bir sigara, ağlaya ağlaya okuyorsun. Canın yanıyor. Dersen ki, tekrar acın taze, hala ona mı üzülüyorsun? Bilmem ki. Bilmiyorum. Belki ama asıl sebep, senin şu anki acını yüreğinde hissedişin değil aslında. Asıl sebep 7 ay önce, avuçlarında tırnakları bağıra bağıra ağlayan kızın acısı. Neler yazmışım diyorsun ama asıl önemlisi neler hissetmişim diyorsun. Mümkün olsa, kendi kafanı omzuna yatırıp okşayarak, "geçti işte. gördün mü geçti. sil gözyaşını." diyeceksin.
Mümkün aslında. Ben kendi omzumu öptüm önce. Sonra sarıldım kendime.
İnsanları böyle üzmeyin. N'olur.

1 Ocak 2013 Salı

Kulağımda çalan naif şarkı devam ettiği sürece yolun bitmemesini istediğim gibi istedim bitmemesini. Zaten hiç başlamamış olduğunu fark etmeden, bitmesin istedim. Fark etseydim, bilirdim; bitmesi için önce başlaması gerektiğini.