29 Haziran 2011 Çarşamba

Anlatamamak çok tuhaf. Yani milyonlarca kelime varken, iş anlatmaya gelince kelimelerin yetersiz kalması ya da sadece bir dağınıklıktan ibaret olmaları. Aklından geçenleri bilip cümle kuramamak anlatmaya çalıştığım. Anlatamıyorum ama işte. Böyle zamanlar için sen konuşmadan seni anlayabilecek insanlara ihtiyacın var işte. Ancak bana şu sıralar konuştuğumda anlayanı da yeter.

28 Haziran 2011 Salı

Tuhaf Yaratıklarız Vesselam.

Önce "hayat benim kimse karışamaz, istediğimi yaparım" mavalları okuyup ardından atacağımız her adımda "peki ya başkaları ne der?" diye düşünmek... Dilimiz beynimizle çelişkide. Belki de yapmak istediğimiz asıl şey o olduğundandır. Yani şimdi aramızdan en umursamaz olanımız bile düşünmüştür " ya başkaları ne der?" diye. Çünkü o "başkaları" sürekli bir şeyler diyor, çünkü o "başkaları" hiç susmuyor. İki tebriğine, takdirine güvendiğin insanlar ufak bir yanlış adımında arkandan konuşmaya başlayabiliyor yani. Öyle ya hayat tuhaf.
Hayatımın nasıl bir anında söylenmişse, ortaokuldaki hocamın "doğarken de yalnızsınız, ölürken de o yüzden başkalarını fazla umursamayın" sözü kafamda ışıklarla patlar sürekli. İş uygulamaya geldiğinde ise kulaklarımdan akar gider.

27 Haziran 2011 Pazartesi

Bir masal kahramanı olsa asla Kibritçi Kız olamazdı. O kibritleriyle hayatını aydınlatmak yerine kendi elleriyle hayatının bütün ışıklarını söndürüyordu. Sanki orada, içeride olduğunun anlaşılmamasını istercesine. Oysa karanlıktan korkuyordu. Her ışığı söndürdükten sonra oturup ağlıyordu sadece. Sadece ağlıyordu ama onu bile hakkıyla yapamıyordu. Hayatının her ışığını söndürdükten sonra sadece lanetler yağdırıyordu, Tanrı ışıkların sönmesine bu kadar kolay izin verdiği için. Suçu önce ışıklarda sonra da Tanrıda buluyordu. Gerçeklerden öylesine kaçıyordu ki aynalar yeni düşmanıydı. Aynaya baksa görecekti asıl sorumlunun kendisi olduğunu. Kaçıyordu ama. Kendinden, gerçeklerden... Kaçabildiği yere kadar da kaçacaktı kendi karanlığında. Biliyordu çünkü insanın kendiyle yüzleşmesi zordu. O zaman ne o ruh artık o bedende durabilirdi, ne de o beden o ruhu içinde tutabilirdi. Kaçtı o yüzden. Kaçıyor hâlâ.

26 Haziran 2011 Pazar

Hayat Çok Tuhaf.

İnsan hayalleri yıkılınca, istediğini bulamayınca ne yapacağını şaşırıyor. Derdini kime anlatacağını, ne diyeceğini bilmiyor. Yazıyor da yazıyor. Anlatıyor, anlattıkları duymayınca yazıyor. Bloglar açıyor, defterler alıyor. Benim de hayallerim yıkıldı ama yine de şu an soruyorum kendime ne yapıyorum ben burada?