Biri geliyor, kısa zamanda öyle yaralar açıyor, öyle izler
bırakıyor ki en derininde; karşılaştığın diğer bütün herkes bu boşluğun
sorumlusu oluyor. Karşılaştığın herkes düşmemek için tutunacağın değnek oluyor.
Her güzel cümle söyleyen, o oluyor. Her cümle onun cümlesi oluyor. Sarıldığın
herkes onun boşluğunu doldurmak için büyüdükçe büyüyor. Biri geliyor, öyle
şeyler yapıyor, öyle şeyler hissediyor ki, sorumlu oluyor. Hayatının en büyük
hatalarının sorumlusu oluyor. Her hatanın üzerinde koca puntolarla ad altyazı
geçiyor.
Bir gün
geliyor, sen öyle şeyler yapıyorsun ki, öyle şeyler yapıyor ki; kendin öyle
şeyler yapıyor ki; “ben” diyemiyorsun. Olduğun kişi, yaptıklarınla o kadar
uzakta kalıyor ki, ben demeye dilin varmıyor. Ben bir anda sen oluyorum, ben
bir anda o oluyorum. Ben artık ben olmayayım da ne olursam olayım diyorum,
diyorsun, diyor. Şahıslar karışıyor, kafalar karışıyor. Bir gün geliyor sen
öyle bir hata yapıyorsun ki, kim olduğunu unutuyorsun. Bir gün geliyor, sen
koca bir şehrin sokaklarında kaybolmayı yeğliyorsun; kendinde kaybolmak yerine.
Kendimi kendimde kaybettim. Hükümsüzdür.
Bir gün
geliyor kimliğin öyle kayboluyor ki, ismi değiştirsen yeridir. Bir gün geliyor
öyle bir hata yapıyorsun ki, aynada aksin kafanı senden çeviriyor. Bir gün
geliyor, geçmişin senden hesap soruyor. Geleceğin artık gelmemeye yemin ediyor.
Bir gün geliyor ve sen iyice batıyorsun. Bir gün geliyor ve sen annenin
karadenizde batan gemileri oluyorsun.
Öyle bir
gün geliyor ki, hiç oluyorsun. HİÇ. Sen hiç hiç oldun mu? Ben oldum. Sen olma.
Bir gün
geliyor, öyle şeyler oluyor ki lanet olsun günlere. Günler gelmesin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder