27 Haziran 2011 Pazartesi

Bir masal kahramanı olsa asla Kibritçi Kız olamazdı. O kibritleriyle hayatını aydınlatmak yerine kendi elleriyle hayatının bütün ışıklarını söndürüyordu. Sanki orada, içeride olduğunun anlaşılmamasını istercesine. Oysa karanlıktan korkuyordu. Her ışığı söndürdükten sonra oturup ağlıyordu sadece. Sadece ağlıyordu ama onu bile hakkıyla yapamıyordu. Hayatının her ışığını söndürdükten sonra sadece lanetler yağdırıyordu, Tanrı ışıkların sönmesine bu kadar kolay izin verdiği için. Suçu önce ışıklarda sonra da Tanrıda buluyordu. Gerçeklerden öylesine kaçıyordu ki aynalar yeni düşmanıydı. Aynaya baksa görecekti asıl sorumlunun kendisi olduğunu. Kaçıyordu ama. Kendinden, gerçeklerden... Kaçabildiği yere kadar da kaçacaktı kendi karanlığında. Biliyordu çünkü insanın kendiyle yüzleşmesi zordu. O zaman ne o ruh artık o bedende durabilirdi, ne de o beden o ruhu içinde tutabilirdi. Kaçtı o yüzden. Kaçıyor hâlâ.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder