18 Aralık 2011 Pazar

Aslında hiç bu kadar hiç olmamıştım.


Sen hiç “hiç” oldun mu?
“Have you ever…” kalıbı gibiyim.
Benim hiç bu kadar ne yaptığımı bilmediğim olmamıştı. Hiç bu kadar kendimi kaybetmemiştim. Kendimi hiç bu kadar aramamıştım. Ben artık gerçekten kendimi koyduğum yeri bulamıyorum. Ben zaten hiç, hiçbir şeyin yerini bulamam.
Hayat bazen “hiç.”
-Ne yapıyorsun?
+Hiç.
Hiçbir şey yapmıyorum.
Ne yaptığımı hiç bilmiyorum.
Ben daha önce hiç kendimi insanlara bu kadar anlatmadım. Ben daha hiç bu kadar dağılmadım, dağıtmadım. Ben daha önce hiç bu kadar güçsüz görünmedim. Ben daha önce hiç bu kadar insanın beni kurtarmaya çalıştığını görmedim.
Bazen bakıyoruz da görmüyoruz.
Bazen bakıyorum, bakıyorum görmüyorum.
Görsek, bir görsek… Bir görsem…
İnsanlar var hayatımda. Daha birkaç ay önceye kadar “Artık hayatıma daha fazla insan almayacağım.” diye konuşup duruyordum. Prensiplerim vardı ya benim.
Aslında belki de hayatımda çok insan yoktur. Aslında yok ama şehrin en ıssız sokağıyken şimdi şehrin en işlek caddesi gibi olmak yorucu değil mi sanki?
İnsanlar geliyor, insanlar gidiyor, insanlar geçiyor…
İnsanlar beni çok yoruyor.
İnsanlardan çok yoruldum. Sevdiklerimden çok yoruldum, sevmediklerimden çok sıkıldım. Ben kendimi bile taşıyamazken, insanların ağırlığını kaldıramaz hale geldim. Kafam bana çok ağır geliyor. Bazen elime alıp gezebilsem kafamı diyorum. Vücudum kafamı taşıyamıyor. Ayaklarım sürükleniyor.
Burada çok güzel insanlar tanıdım. Giderlerse diye çok korkuyorum.
Ben artık lafı hiç uzatmıyorum. Hiç bu kadar net konuştuğum olmamıştı. Çat diye bir telefona böyle bir mesaj atıyorum. Gülerken çat diye kesip “Çok mutsuzum.”diyorum.
Korkuyorum. Hala çok korkuyorum. 
Oturup içki içip beynimi şişede bırakıyorum. Çok tuhaf diyorum. Kollarımı taşıyamıyorum. Sarhoş değilim de kendimde hiç değilim diyorum.
Kendime bile gelmek istemiyorum.
Ben bile kendimden gidiyorum zaten baksana.
Ne yaptığımı çok iyi biliyorum ama ağlıyorum, konuşuyorum da konuşuyorum. Ben hayatımı daha önce hiç bu kadar açık saçık yaşamamıştım diyorum.
Bir yandan otları koparıyorum terasta, açık havada; bir yandan da gayet sakin diyorum ki” Sadece biri beni sahiplensin istiyorum. Birine ait olmak istiyorum.”
Geri zekalı, o kadar hızlı içmesene diyorum. 2 bira, salak mısın diyorum.
Sonra diyorum ki aman boşver. Sarhoş ayağına yat da anlat, sarhoş ayağına yat da ağla, sarhoş ayağına yat da sarıl.
Battı balık yan gider.
Hiç bu kadar prensiplerimden uzaklaşmamıştım. Hiç bu kadar kendimden uzaklaşmamıştım. Uzaklaşacağıma bırakabilsem ya diyorum. Aman neyse.
“Ben kimim?” diyorum. Melis böyle şeyler hayatta yapmaz. Hayatta mıyım? 
Ben kendimi tanıyamıyorum. İnsanlar bu zamanlarda beni tanıyor. İnsanlar beni tanımıyor. İnsanlar kimi tanıyor?
Bu kadar değişimi kaldıramıyorum. Bu kadar yenilik, bu kadar prensipsizlik. 
Ya kurallarım?
Aman canım diyorum. Aman.
Pi sayısı mıyım ki sabit kalayım.
Kalamam ki. 
Olmak istediğim kişiden çok uzaktayım. Olduğum kişiyi sevmek zorundayım. 
Olmak istediğin kişi olmak için çok geç artık.
Artık kimsem onu sevmeliyim. Belli ki o beni pek bir seviyor.
Hiç bu kadar salak olmamıştım.
Hiç bu kadar salaklık yapmamıştım.
İçimde öyle bir boşluk var ki; bir şey atsan tıngırdarım.
Bakma sen bana. Burada daha önce hiç iyi olmadım kadar iyiyim.
Hiç bu kadar yalnız olmadığımı hissetmemiştim.
Aslında hayatım “hiç”.
Hiç.
Bazen sen de kuyrukta etrafına bakarken, arkadan itilerek ilerliyormuş gibi yaşadığını düşünmüyor musun?
Hiç.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder