Gün olmuş can havliyle kelimeleri havaya savurmuşum da,
ilerisi için yastık altında evladiyelik birkaç kelime biriktirememişim.
Kelimeler benim evim deyip durmuşum, birkaç kelimeyi birbirine çakıp dört duvar
bir tavan yapmışım da, israf etmekten evsiz barksız kalmışım yağmurlu günlerin
ortasında. “Gibi”lerimle sokağın
ortasında kalmışım, “gibi”li
kelimelerimle, kelime gibileri yaratmışım.
Gün olmuş üzülmüşüm, sıkılmışım, ağlamışım, mış gibi
yapmışım, mış gibi gülmüşüm de kelimelere sarılmışım. İçimde çığlıklar kopmuş,
ağzımda ses çıkmamış ama kalemimden kelimeler dökülmüş. Kelimeler taşırmışım,
kelimelerden taşmışım. Şimdi kalmışım sessiz, kelimesiz. Anlatmışım zamanında,
ağlamışım. Ağladıkça anlatmışım, anlattıkça ağlamışım. Şükretmemişim zamanında.
Gün gelmiş, ben de öyle bir yere gelmişim ki; kelimelerin
bittiği yermiş burası. Cümlelerin kelimelerden değil, anlamsız harf
yığınlarından ibaret olduğu. Gibi zamanların, gibi kelimeleri, kelime gibileri.
Demiştim, kendime onca kez. Cümlelerin sonuna nokta koy ki,
kelimelerin kaçmasın diye. Ben noktaları sevmemişim hiç, bitişler yüzünden.
Bitişlermiş benim başlangıcım. Noktalar bir gece bana ihanet etmiş. Sonrası
boşluk. Kaçmış gitmiş kelimelerim. Evsizim.
Mutlu gibi. Mutsuz gibi. Gibi gibi. Kelimelerim kifayetsiz
kalmış, kıyafeti olmuş gibilerim. Süslemişim de ifade edememişim.
Kelimelerin bittiği yere gelmişiz.
Gibi benimmiş. Gibi benmişim. Arkadaş gibi, sevgili gibi,
dost gibi, iyi gibi, kötü gibi, mutlu gibi, mutsuz gibi… Hem hepsi gibi, hem
hiçbiri gibi.
Kelimelerin bittiği yere gelince, ben gideyim. Gibi’lerimi
yastık aldı edeyim.
Ben artık anlatamıyorum. Sen anla.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder