22 Aralık 2012 Cumartesi

Çok afedersiniz ama arkadaşlığınızı sikeyim.

Sen şimdi benim arkamdan iş çeviren, kol gibi sallayan kızla arkadaşsın ya yakın arkadaşım, onunla kahve içip benim hakkımda konuştuktan sonra; üzerine suyu benim evimde mi içiyorsun?
Hani hep derler ya, insan kendi canını yakandan çok; sevdiğinin canını yakanın canını yakmak ister diye, sen bırak onun canını yakmayı, hala onunla arkadaş olabiliyorsan, beni sevmiyorsun demektir sevgili yakın arkadaşım.
Pardon ama cidden samimiyetinizi sikeyim.
Sen onunla hiçbir samimiyetin olmadığı halde, benim ağzıma sıçan herifle konuşmaya devam edip bunun üzerine bir de hala sana güvenmemi nasıl beklersin? Sence de biraz yüzsüzlük olmaz mı bu benim canım arkadaşım.
Ben sana evimi açıp yemeğimi yedirip senin yanında uyurken için nasıl elverir, canımı yakan insanlarla samimi olmaya.
Gözünüzün önünde biri, biri canını yaktığı için gözyaşı dökerken; siz hala diğeriyle konuşmaya nasıl devam edersiniz.
Ben sevdiklerimin canını yakanları görmeye bile dayanamıyorum. Ben sevmeyi biliyorum arkadaşlar. Bu bencillik değil. Canımı yakan, görüşmediğim insanlarla mesafeli olmanızı istemem, bencillik değil. Sevgi getirdiği fedakarlık bunlar.
Ben birinin canını yakınca, yakın arkadaşları benim yüzüme bakmıyor. Kırılmıyor muyum? Kırılıyorum ama diyorum ki, "Aferin be. Sevgi işte. Onun için beni sikip atabiliyor."
Benim kırdıklarım hep birileri için "değerli" olabilmiş ama ben olamamışım.
Bana da aferin. Ben hala kimse için değerli olamamışım.
Bana da aferin.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder