28 Ocak 2012 Cumartesi


Çocukluğundan itibaren yöneltilen “En büyük hayalin ne?” sorularıyla büyüyen insanlardık. Bir de “İleride kim gibi olmak istersin?” sorusu vardı. Cevaplar bulmamız gerekliydi. Düşünmeye başladık. Küçük dimağlarımızı “kim olacağımız” düşüncesi işgal etmeye başladı. Ağaç yaşken eğilirdi. 15 yıl sonraya ait bir hayal belirledik, kafalarımıza olmak istediğimiz insanın prototipini yerleştirdik. Sonra cevaplarımıza ekledik. Yıllar geçti. Büyümeye başladık, kirlendik, yalanlara bulandık, hayal kırıklıkları yaşadık, öğrendik… Yine de her doğum günümüzde hayallerimizi de “olacağımız kişi”yi de elinden tutup girdik yeni yaşlarımıza. Yıllarca hayal kurduk, her noktayı belirledik, taslaktan çıkarıp resmettik, büyüttük. Sonra bir yere geldik sıcaktan soğuğa geçişte yüzüne vuran rüzgar sertliğinde öğrendik, “o” olamayacağımızı. Ya hayallerimiz gerçekleşmedi ya da bizim resmimize hiç benzemedi. Oysa en güzel renklerle boyamıştık, gök kuşağı misali. Kara kalemden resimler kaldı elimizde. İçimiz karardı. Karanlığa gömüldük. Ümitlerimiz terk etti sonra. Daha da kirlendik. Beklentilerimiz gerçekleşmedi. Beklediklerimiz gelmedi. Beklemeyelim dedik, içimizdeki çocuk izin vermedi. Bekledik, kırıldık. Daha fazla kırılamayız dedik, tuzla buz olduk. Yıllarca uğruna çırpındığımız hayaller, tek tutunduğumuz dalımız beklentiler, umutlar ellerimizden kaydı gitti. Ardlarından bakakaldık. Dilimiz tutuldu. Gidenler, dönmedi. Bekledik. Gelmedi. Dizlerimize tekme yemiş gibi olduk. Ayakta duramadık. “Olacağımız kişi” binlerce kilometre uzağa gitti. Kovaladık. Koştuk, düştük, kalktık, yetişemedik. Biz ayakkabılarımızı bağlarken arkamızdan gelenler, önümüzden gidenler oldu. Göremedik. Bekledik. “Olacağımız kişi” gitti. “Olduğumuz kişi” terk etti. “Olmak istediğimiz” sardı, bırakmadı. Kötü insanlar olduk. Umutsuz. Karamsar. Gitmeselerdi, her şey güzel olacaktı. Sonra birileri “Her şey güzel olacak”ları söyledi. İnanmadık. İnancımız yitirdik. İnsan olmak zor geldi. İnsanlarla olmak zor geldi. Yalnız kalmak istedik, kalamadık. Yalnız kalmamak istedik, kalamadık. Bir “kendimiz” bizi bırakmadı. Hayatta kurtulmak istediğimiz hiçbir şeyden kurtulamadık zaten. Gittik. Gittiğimiz her yere bavulumuzda geçmiş acıları, hayal kırıklarını, kendimizi, umutsuzluğumuzu, düşüncelerimizi, benliğimizi götürdük. Gitmenin hiçbir anlamı kalmadı. Gitmek istediklerimizden gidemedik. Özlendik. Özlenmek istedik. Ait olmak istedik. Olamadık. Hep dışarıda kaldık. Hep arkadan baktık. İyelik eklerimiz kayboldu. İyeliğe sahip olamadık. Koştuk. Düştük. Kalkamadık. Emekledik. Pes ettik. Sevilmek istedik. Kendimizi sevemedik. Sevilemedik. Üzüldük. Ağladık. Haykırdık. “Sev!” dedik. Gitme dedik. Beceremedik. Ağladık. Otobüs yolculukları yaptık. Şarkılara sarıldık. Şarkları sevdik. Kitap kahramanlarına özendik. Başrol olmak istedik, figüran olduk. Ağladık. Bekledik. Gelmedi. Büyüdük. İnancımızı yitirdik. Güvendik. Yanıldık. Kendine güveni olmayan insanlar olduk. Gaz aldık. Kendimize güvendik. Birileri geldi. Egolarını tatmin etti. Egolarımızı yedi. Gitti. “Bakakaldık giden geminin ardından”. Şiirlere sarıldık. Şarkılar dinledik. Sevildiğimize inanamadık, kendimize güvenmeyişten. Sevildiğimize inanmadık, kimseye güvenemeyişten. Mahvolduk. Çocukluğumuzun hayallerini gerçekleştiremedik. Çocukluğumuza ihanet ettik. Olmak istediğimiz olamadık. Bu dünyada hiçbir halt olamadık. Olmak istedik. Yapamadık. Keman istedik. Flüt istedik. Tuval istedik. Top istedik. Yetenek istedik. Sahip olamadık. İye olamadık. İyeliğimiz olmadı. Hiçbir halt olamadık. Hiç kimse olamadık. Akla gelmedik. Unutulduk. Mahvolduk. Çocukluğumuza ihanet ettik. “O” olamadık. Umutsuz kaldık. Mutsuz kaldık. “Mut”u kaybettik. En sonunda neşemizi kaybettik. Başımız sağolsun.Çocukluğumuzu öldürdük.
Gördünüz mü işte : Biz çocukken “o soruları” hiç sormayacaktınız. Gördünüz mü neye sebep olduğunuzu? Çocukluğumuzu küstürdünüz. Sonra bir manyak geldi gecenin 4ünde tüm bunları yazdı gitti. 
Neye sebep olduğunuzu gördünüz mü?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder