19 Eylül 2011 Pazartesi


Kendinden sıkıldığın bir anda içinde bir yerde gitme isteği duyuyorsun. Hayatta sıkı sıkıya bağlanabileceğin pek bir şey bulamıyorsun ya, o isteğe bağlanıyorsun sen de tüm benliğinle. Gideceksin, gittiğin yere kendini götürmeyeceksin. Hayatın boşluk doldurmacadan ibaret. Olduğun sınavlardaki “fill in the blanks” köşeleri gibi. Bir şeyin yerini hep başka şeyle doldurmaya çalışıyorsun. Parçalar uygun değil dolmuyor tabi. Hayaller içinde gün görmeye bakıyorsun şarkıdaki gibi. Hayal kurdukça kuruyorsun. Her boşluğa bir hayal. Uzun süre bir hayale tutunuyorsun. Öyle ya hayatta pek şansın yok zaten. Sen gidip kendini bulacaksın, hayal bu ya. Hayallerinin gerçeklerinin, hayallerindeki gerçekler gibi olacağını düşünüyorsun. Küçüksün ama işte. Hayaller harikalar diyarına ait. Buraya değil. Hayaller hayalken mükemmel. Öyle bir dünyadasın ki hayal kurmak sadece hayal gücüyle olmuyor. O lanet olası cesarete sahip değilsen hayal bile kurmayacaksın. 
Gitmek gitmektir işte. İnsan kendine tokatı indirip bırakamıyor. Sen yine senle geliyorsun Kendine aramaya gidip kaybetmek de var. Herkes günü geldiğinde gidiyor, gidenleri görmek de üzüyor sadece.
Önce bütün çevren dağılıyor. Herkes kendi yolunu bulmaya çalışıyor. Büyüyorsun işte. Gidiyorsun. Büyümek üzüyor. Önce yıllarca yaşadığın evi, sokağı, şehri bırakıyorsun. 20 km gitmeye üşenirken 565 km gidiyorsun. Her gün evine gittiğin yolu kullanmıyorsun artık. Otobüste bile hep aynı koltuğa otururken çevreni, yaşadığın mekanı, şehrini değiştiriyorsun.
Sırf kendini sevmiyorsun diye kendini cezalandırıp duruyorsun. Gidiyorsun, kendin de geliyorsun. Sen, sana ceza verip yine sen çekiyorsun. Sen,senin başına çok iş açıyorsun.
Gitmek gitmektir işte. Gitmenin her türlüsü tuhaf. Gitmek cesaret istiyor. Kendini bırakıp gitmekse mümkün bile değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder